İş hayatı zordur bu hepimizin malumu. Rekabetler, anlaşmazlıklar,
hedefler, kaprisler ve daha niceleri… Ama yine de çalışıyorsunuzdur yani her
sabah işe giderken ağzınızda okkalı bir küfür her akşam eve dönerken aynı
küfürün bir benzeri de olsa ay sonunda bankamatikten az ya da çok bir miktar
para geçer elinize.
Kapitalist dünya düzeninde yaşamınızı sürdürmek için çalışmanız
gerekmektedir. Ey Marks kulakların çınlasın! Türkiye de ise kredi kartı
ekstrenizin en az ödemesini ödemek için çalışmanız gerekir belki de. Paul
Lafargue’nin “Tembellik Hakkı” ise hoş
bir bilgiden ibaret günümüz düzeninde. Ödenmeyen her fatura ileriki dönemde
kapımızda bir polis memuru ve bir icra avukatı ile sonuçlanacak bir maceraya
gebedir. İşin kısası sevgilinizle en sevdiğiniz diziyi izlediğiniz o 3D
televizyonun geleceği o faturaları ödemenize bağlıdır. Kim bilir sevgilinizle
geleceğiniz bile belki de…
İstifa mektubunuzu yazacak kadar ne yaşadınız diye sormayacağım zira o
mektubu yazmaya başladıysanız mutlaka geçerli bir nedeniniz vardır diye
düşünüyorum. Mektubu yazıp İK’ya verdikten sonra eğer varsa ihbar sürenizi
kullanırsınız. İşkence ilk burada başlar zaten. İstemediğiniz bir arkadaşınızla
bir süre tatile gidip aynı odada kalmak gibi bir şey. Güzel yanı bu süre için
paranızı alacak olmanız. He eğer kovulduysanız pardon işten çıkarıldıysanız o
zaman belki ihbar bile kullandırmazlar direk parasını verip evinize yollarlar.
Daha mı iyi? Bilmiyorum olabilir.
Özellikle kendi isteğinizle ayrıldıysanız son günün sonunda sahte
gülümsemelerle vedalaştığınız iş arkadaşlarınızı geride bırakıp şirketinizin
kapısından çıkarken Cesur Yürek filminin fon müziği arkanızda çalıyormuşçasına mağrur
bir şekilde kapıdan çıkıp evinize yol alabilirsiniz. Unutmayın mağrurluk ve
mağdurluk arasında sadece bir harf fark var.
İlk günleriniz cicim ayları olarak geçecektir. Nitekim eğer
çalışıyorken bir iş bulmadığınızı farz ediyorum. Müthiş kariyer sitelerimizde
profilimizi güncellemeye başlarız ilk günlerde, ardından eşe dosta, tanıdığa CV
yollama seansları başlar. Televizyon seyrederek vakit geçireceğinizi düşünüyorsanız
bayat diziler, evlilik programları ve ultra objektif haber programları sizi
bekliyor olacak. Video paylaşım sitelerinden kariyerinizi geliştirebilecek
videolar ve kitap okumanızı öneririm zamanınızı değerlendirmek için. İki evi
bir arabası olan Ali Bey’in Ayşen Hanım ile izdivacını da izleyebilirsiniz tabi
seçim sizin.
İlk zaman ailenizin ve sevdiklerinizin desteğini arkanızda
hissedersiniz. Zamanla bu destek eleştiriye dönüşmeye başlar. Düzenli olarak
belli aralıklarla ziyaret edilen kariyer sitelerinde düzenli yapılan iş
başvuruları çare olmayacaktır komşuların sizin halinizi konuşmaya başlamasına.
Günlere muhabbet konusu olmak hiç hoş değil benden söylemesi. Hafta içi mesai
saatlerinde telefonla yatıp telefonla kalkıyor olacaksınız kısacası telefonun
başında çaresiz bekleyeceksiniz ama İK’cılar aramayacak biliyorsunuz.
Bu süre içinde hata yaptığınızı düşünen eski iş arkadaşlarınızın sizi
sürekli arayıp iş bulamadığınızı öğrenip yalancı üzüntülerle telefonu
kapatmasına alışın lütfen. Başarınıza sevinmeyenlerin başarısızlığınıza
üzüleceklerini düşünmenin saflık olacağını siz de biliyorsunuz. Nazik bir kadının veya
erkeğin isminizi teyit ederek başladığı o umutlu telefon görüşmelerinde organize
edilen iş görüşmeleriniz olacak. Başı iyi başlayıp sonu acıklı biten Türk
filmleri gibi.
Kariyer sitelerinde profilinizi görüntüleyen şirketlerin %10 u (tamamen
bu oranı ben uydurdum) sizi görüşmeye çağırır. Belki de o dönemin
psikolojisinden size öyle gelir. O nazik görüşme davetlerinden, o mükemmel
Türkçe ile yazılmış davet maillerinden sonra gidilen iş görüşmelerinde ne
savaşlar ne mücadeleler yaşanır. Sevgili meslektaşların eğer aday işsizse ve
başvuruyu da kendisi yapmışsa nasıl da sağlı sollu ataklarla yoklarlar zavallı
adayın kalesini. Özlük işlerinde çalışmak istiyor diye fırça yiyeni mi
ararsınız kredi kartı borcundan evinin kirasını soranına kadar türlü türlü
mücadeleler.
Tabi meslektaşlarım da çok haklı iş aslanın ağzında değil midesinde
öyle kolay mı işe alınmak? Hakkını vermesi lazım. 25 yaşını aşmayıp 4 yıl
tecrübe isteyen ilanlarından bu çabalarını anlamak pek zor olmasa gerek. Velev
ki İngilizceniz yoksa kötü haber birçok ilan size hitap etmeyecektir. Tabi bir
çağrı merkezinde Türkçe müşteri temsilciliği yapmak istemiyorsanız. İşin özü bu
iş arama sürecinde mülakat savaşlarından güçlü çıkmak için psikolojik açıdan
güçlü olmanız gerekmektedir. Çoğunlukla bir mülakatla yetinilmez iki, üç ve
hatta dördüncü mülakata kadar gidip gelebilirsiniz. Tabi bu mülakatların sorgu
tadında paneli, pek rekabetli grubu da cabasıdır.
Hadi bunları aştınız tebrik ederim geldik ücret konusuna. Türkiye
mantığı bellidir az para çok iş. Zaten işsizsiniz e işsizlik almış yürümüş, bu
şartları göz önünde bulundurun maaş miktarı belirtirken. Tabi teklif edilen
pozisyonun durumunu da göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Küçük bir tavsiye bu
ülkede hep kriz vardır ve işveren hep zor durumdadır bunu asla unutmayın.
Sonuç olarak, günlerde kısır yapmaya başlamadan, evlilik programlarının
müptelası olmadan, kahvehanelerde okey oynayanların yancısı, pişti oynayanların
eşi olmadan bir iş bulabildiyseniz ne mutlu size. Şimdi bu lütufa sonsuz
şükrederek patronunuz için ölümüne çalışmaya, ücretsiz mesailere kalmaya hazırsınız
demektir. Hadi o zaman beyaz yakalı kolay gelsin!
İLKER METİN ÖZBEK